Erdoğansız hükümet mümkün mü?

Şefik Kantar

Almanya’da hükümeti kurmaları beklenen üç partinin (CDU-CSU, Liberaller, Yeşiller) koalisyon çalışmaları başladı. Bu işler aceleye getirilmediği, süreçler kurallarla belirlendiği ve hükümetin değişecek oluşunun devletin işleyişinde kopukluk ve aksamalara yol açmadığı için kimsenin işlerin ağır ilerlemesinden pek şikayeti yok. Açıklanan takvime göre hükümetin kuruluşu yılbaşını bulacak.

CDU/CSU-SPD hükümetinin devamı yerine, sosyal demokratların muhalefete çekilerek Yeşiller ve Lieralleri iktidara itmesinin arkasında, Martin Schulz’un partisinin daha da eriyişini durdurma isteği yanında, Alman devlet aklının aşırı sağcı AfD partisini Bundestag’da ana muhalefet partisi konumuna getirmeme keyfiyetini de görebiliyoruz.

Aşırı sağ (AfD) ve aşırı sol (Sol Parti) haricindeki partilerin seçim programlarının birbirinden fazla farklı olmadığı biliniyor. Merakla beklenen husus, uzlaşmaya varılırken partiler arasındaki nuans farklarının hangi çizgide birleştirileceği. Heyetler arası görüşmelerde verilen ve alınan tavizlerin parti tabanları ve parti üst organlarınca onaylanacak oluşu, görüşmelerde en ince noktalara kadar meselelerin ciddiyetle ele alınmasını gerektiriyor. Almanya’da bu şekilde oluşan koalisyon protokolleri ve hükümet programları partiler arasında çekişmeleri ve hükümette aksamaları önlüyor, istikrarın devamlılığını sağlıyor. Bu nedenle daha ziyade koalisyonlarla idare edilen ülkede, hükümet içerisinde parti farklılıklarından kaynaklanan ihtilaflar yaşanmıyor.

Son seçimlerde partilerin halkın önüne getirdiği konulara baktığımızda, refah seviyesinin artması, temel hak ve hürriyetler, işsizlik, emekliler, kadınlar, eğitim, sağlık reformu, digital çağa uyum, AB politikaları, ABD ile çekişmeler, yabancı düşmanlığı, islamofobia, mültecilerin durumu gibi konuların ön planda olduğunu gördük. Bu seçimlere has bir özellik olarak Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan ve ülkedeki Türklerin sadakati alışılmışın dışında bir yoğunlukla dile getirildi. Bazı partiler oy kaybetmeme veya oy kazanma sâikiyle bu konulara daha bir hırsla sarıldılar.

Birçok Alman yorumcu seçimlerden sonra yaptıkları değerlendirmelerde oy kullanımında mülteci konusunun ana belirleyici olduğunu savundular. Bunlara göre CDU Erdoğan ile yapılan Göçmen Anlaşması nedeniyle oy kaybederken, aşırı sağcı AfD bu konuyu istismar ederek bir hayli oy topladı.

Koalisyon görüşmelerinin en hassas başlıklarından birisini de göçmenler ve iltica konusu teşkil ediyor. Üç parti arasındaki ince farklılıklara bakarak bunun üzerinde kolayca anlaşma sağlanacak bir konu olduğunu söylemek mümkün değil. Merkel’in sürekli vurguladığı ‘Türkiye ile yapılan anlaşmanın faziletleri’ ve ‘Türkiye’nin mülteciler konusunda üstlendiği ağır yük’ herkes tarafından bilinmekle beraber, bu konunun kolayca istismar edilerek aşırı sağı güçlendirdiği ve merkez partilerine oy kaybettirdiği biliniyor. O nedenle Türkiye ve Türkiye ile ilişkilerin devamında nasıl bir yol çizileceği önem kazanmakta.

Bunun yanında son dönemde Türkiye ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ile yaşanan gerilim konusu da koalisyon görüşmelerini etkileyecek gibi görünüyor. Burada kilit nokta Dış İşleri Bakanlığı’na seçimlere ‘Erdoğan Aergern, Özdemir Waehlen = Erdoğan’ı Kızdırın, Özdemir’i Seçin’ sloganı ile giren Cem Özdemir’in mi yoksa Türkiye’nin tepki göstermeyeceği bir ismin mi getirileceğidir. Gerçi C. Özdemir’in eskiden beri Dış İşleri Bakanlığı’na talip olduğu bilinmektedir; ancak gelinen merhalede onun bakan yapılması Almanya’nın Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek istemediği şeklinde yorumlanacaktır. Bu konunun halli büyük ölçüde Angela Merkel’in ikna gücü, Liberaller’in anlayışlı davranması ve Yeşiller’in daha sağlıklı bir çizgiye gelişine bağlı görülmektedir.

Fiilen seçimlere girmemesine rağmen Eylül’deki seçimlerin üzerinde en çok tartışılan ismi olan R. Tayyip Erdoğan, Almanya’nın Asya, Orta-Doğu, İslâm Ülkeleri, NATO, AB, savunma işbirliği, silah ihracatı, terör ve terörle mücadele, Almanya’daki Türkler, Türk, İslam ve yabancı düşmanlığı, mülteciler, Türkiye’den kaçan teröristlerin korunması, Türkiye’deki hak ihlali iddiaları ve tutuklu Alman vatandaşları, iç güvenlik vs gibi birçok konuda koalisyon görüşmelerinde, hükümetin teşkili ve hükümet programının hazırlanışı süreçlerinde partilerin mutlaka göz önünde bulundurmaları gereken isim olacaktır.