Kime oy vereceğiz?

Kime oy vereceğiz?

Türkiye 14 Mayıs 2023 tarihinde yeni bir seçime gidiyor. Ülkemiz, hem yeni Cumhurbaşkanı’nı hem de yeni Parlamento’ya göndereceği vekillerini seçecek. Yıllardır süren gerilimin ve politik kavgaların sonucunu nihayet sandıkta göreceğiz.
Seçimler yaklaştığında ‘bu seçimin bir kader seçimi, bir dönüm noktası’ olduğu yolundaki söylemlerde bir yükselme görülür. 14 Mayıs seçimleri için de aynı tekerlemeleri duyuyoruz. Hem iktidar hem muhalefet partileri bu seçimlerin önemine vurgu yapıyorlar. Elbette her seçim ülke şartları ve dünyadaki gelişmeler ışığında belli bir öneme sahiptir. Önümüzdeki seçimleri önemli kılan bir hayli hususu sıralamak mümkündür. Ancak herkes için ön planda olan bazı konular hem seçimlerin ana gündemini oluşturacak hem de vatandaşın sandık başına gittiğinde tercihini etkileyecek öneme haizdir.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ – PARLAMENTER SİSTEM

Konuya Türkiye içerisinden bakıldığında halkı en çok alakadar eden mevzu ekonominin kötü durumda oluşudur. Enflasyon ve buna bağlı olarak hayat pahalılığı bir türlü kontrol altına alınamadığı gibi iktidar alınması gereken tedbirler konusunda da uzun zamandır çaresizdir. Sandığa gidenler hükümetin bu durumu ile muhalefetin teklif olarak sundukları vaadler arasında bir değerlendirme yapacaktır. Diğer bir tercih halkın 2018’den bu yana yürürlükteki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile muhalefetin teklif ettiği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem arasında yapılacaktır. Bazılarınca 2018’den bu yana ülkede hiçbir şey doğru gitmemektedir ve bunun sebebi yürürlükteki sistemdir; bazıları ise Parlamenter Sistemin adını dahi duymak istememektedirler. Elbette her iki kutbun da kendilerince haklı sebepler ileri sürdüğüne her an şahit olmaktayız; ancak son söz seçmenin olacaktır.

HER SEÇİMDE YOLSUZLUK, TARAFGİRLİK KONUŞULUR

Vatandaşı ziyadesiyle ilgilendiren usulsüzlük, yolsuzluk, kamuya ait mal ve mülklerin peşkeş çekilmesi, tarafgirlik, iltimas ve kayırma, emanetin ehil olanlara değil de kendi taraftarlarına verilmesi, adaletsizlik gibi konular aslında her seçimin konusudur; ancak bu seçimde tercihlerin belirlenmesinde daha etkili olacaklardır.
Halihazırdaki iktidarın ilk on senesinde gayet iyi götürdüğü kabul edilen dış ilişkilerde son yıllarda yaşanan sıkıntılar ve bu sıkıntıların giderilmesi için gösterilen çabaların istenen sonuca ulaşamaması da önemli bir tercih sebebi olacaktır. Dış ilişkilerdeki sıkıntıların elbette tamamı iktidarın niyet ve çabalarıyla şekillenmemekte, muhatapların niyet ve tutumlarının da belirleyici olduğu bilinmektedir. Ancak ne olursa olsun bilhassa mülteci meselesi ve uluslararası arenada kaybedilen haklar konusu gündeme geldiğinde faturanın kolayca iktidara çıkarılacağı açıktır.

AVRUPA’DAKİ İNSANLARIMIZIN TERCİHİ ÇOK ÖNEMLİ

Türkiye-AB, Türkiye-Almanya ilişkilerinin geleceğiyle alakalı olarak hem iktidar kanadının hem muhalefetin söylemleri daha ziyade dilek ve temenni mahiyetindedir. Ancak iktidar kanadının giderek daha anti-AB’ci bir söyleme yöneldiği de gözden kaçmamaktadır. Aynı tutum birkaç ülke hariç diğer dünya ülkeleri için de söz konusudur. Şahsen bu tutumun bilhassa Avrupa’daki insanlarımızın tercihlerinde mühim bir yer tutacağı kanaatindeyim.
Konuya yurt dışındaki vatandaşlar açısından yaklaşırsak; daha ziyade yaşadıkları ülkeler ile Türkiye’nin ilişkileri, kazanılmış hakların muhafazası, yaşanılan ülkelerdeki problemler ile Türkiye kaynaklı problemlerin seçmen tercihini etkileyeceği açıktır. Yurtdışındaki seçmenler en az 25 milletvekilini tayin edecek bir oy potansiyeline sahip olmalarına rağmen, yurt dışının ayrı bir seçim bölgesi sayılmaması sebebiyle doğrudan kendi vekillerini TBMM’ne gönderememekte, partilerin -çoğu kez göstermelik olarak- aday gösterdikleri birkaç kişiyi Meclise sokmakta, kullandıkları oylar daha ziyade illerde partiler arasındaki oy dağılımında dolgu malzemesi olmaktadır. Bu problem halledilmediği müddetçe yurt dışındaki insanlarımızın kendilerini üvey evlat olarak görmeleri devam edecektir. Bunun demokrasimiz için de önemli bir eksiklik olduğu açıktır.

Yurt dışındaki seçmenlerimizin her şeye rağmen birçok hususta belirleyici konumda olduklarının şuuruyla sandık başına gitmeleri, demokratik haklarını kullanmaları ve görevlerini yerine getirmeleri, vicdanlarının sesi ve özgür iradeleriyle Türkiye’nin kaderi üzerindeki rollerini oynamaları hayati önemdedir.