Münster’de Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yıl kutlandı

T.C. Münster Başkonsolosu Arif Hakan Yeter, 1933’te, Onuncu Yıl Nutkunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyordu: “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.” Şimdi yüzüncü yılda bu vaadin gerçekleştiğini, güneşimizin doğduğunu ve yükselişimizin devam ettiğini gururla söyleyebiliriz.

Münster Başkonlolosu Arif Hakan Yeter'in davetine ilgi büyük oldu

MÜNSTER (Öztürk)

T.C. Münster Başkonsolosu Arif Hakan Yeter Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı münasebetiyle bir resepsiyon verdi.
Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Meclis Başkan Yardımcısı Rainer Schmeltzer, Eyalet Milletvekili Volkan Baran, Warendorf Kaymakamı Dr. Olaf Gericke, Gütersloh Kaymakamı Sven-Georg Adenauer, Beckum Belediye Başkanı Michael Gerdhenrich, Münster Belediye Başkan Yardımcısı Klaus Rosenau ve Türk toplumunu temsil eden dernek yöneticilerinin de hazır bulunduğu kutlamada konuşan Başkonsolos Arif Hakan Yeter şunları söyledi:

TÜRK MİLLETİNİN İNŞA ETTİĞİ EN MUHTEŞEM ABİDE

“Bu akşam bu yıldönümlerinden en gencini, Türk milletinin inşa ettiği en muhteşem abide olan Cumhuriyetin 100. yılını kutlamak için toplandık.

Yüzyıl, biz fani insanoğlu için sihirli bir kelime. Biz insanlar, yüzüncü yılına ulaşan her olgunun sonsuzluğa ilk adımını atmış olduğu hissine kapılıyoruz.

Evet, her insan fanidir, ama onun için de sonsuzluğun bir yolu var: Aidiyet hissettiği millete hizmet etmek ve onunla sonsuzluğa uzanmak.

Ne var ki, yüzyıl önce biz, sadece fertler değil tüm bir millet olarak yokluğun, yok edilmenin eşiğine getirilmiştik. İşgale, fakirliğe ve cehalete karşı mücadele ettiğimiz o hazin dönemde biz Cumhuriyetle tanıştık.
Bu vesileyle, o mücadelemizin önderi ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, bağımsızlığımız için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve rahmetle anıyorum.

ARİF HAKAN YETER

YÜZYILDIR BÜYÜYEN ÜMİT

Evet, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’le tanıştık. Ve geleceğe dair tüm ümitlerimizi Cumhuriyetle gerçekleştirmek istedik. Yüzyıldır büyüyen bir ümitti bizimki. Belki her şey istediğimiz hızda gerçek-leşmedi ama ümit etmeye devam ettik. Çünkü bir Alman atasözünde de dendiği gibi “aufgeschoben ist nicht aufgehoben”.

Derken o ümitlerimiz gerçek oldu: 1923’te okuma yazma oranı %8 olan 13 milyon kişiydik, bugün 80 milyonluk eğitimli bir toplumuz. Ekonomimiz küçük, altyapımız yok gibiydi. Bugün dünyanın ilk 20 ekonomisi içinde, 23 sektörde 1 milyar Dolar’ın üzerinde ihracat yapan bir ülkeyiz. İşgal altında bir ülkeydik. Şimdi bölgemizde, kuruluş felsefemiz olan “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesiyle istikrar ve refah girişimlerinin öncüsü veya önemli ortağıyız.

Endişe ve güvensizliğin arttığı bir dünyadayız. Bir savaşla veya salgınla ekonomik ve siyasi istik-rarın sarsılabildiği bir dünyadayız. Buna bir de Türkiye’yi çevreleyen bölgenin durumunu ekleyin. Siyasi ve ekonomik sorunların, insani krizlerin sardığı Karadeniz’e, Kafkaslara, Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’ya bakın. Türkiye bu zor bölgenin tam ortasında her şeye rağmen büyümesine devam ediyor, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde başarı hikayesini sürdürüyor.

1933’te, Onuncu Yıl Nutkunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyordu: “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.”

· Furkan Çay
Fotoğraf: Adnan ÖZTÜRK