Pozitif bakış açısı (1)

Evet, insanlık mutsuzluğu hep beşeri sistemlerde aradı. Kapitalizm, konunizm, sosyalizm ve daha nice sistemler mutluluk peşinde koşan mutsuz insanlar yetiştirdiler.

Daha önce bahsettiğimiz hüsn-ü zan meselesi de pozitif bakış açısını gösteriyor. Hüsn-ü zan edebilme imkanı var iken, su-i zan etmeye, yani pozitif düşünme imkanı var iken, negatif düşünmeye, gerek yoktur.

“Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır“ sözü bu kadar kısa ve veciz kelimelerle dünyaya bakış açımızın hayatımızı nasıl etkilediğine vurgu yapıyor. Ne kadar müsbet (pozitif) bakar isek, hayatımız da o kadar müsbet olur. Neticede stres dediğimiz olay dahi sadece bizim kafamızda oluşan bir olgu. Stres, olayları yorumlama şeklimiz.Başımıza gelen bir olayı nasıl değerlendirirsek ona göre ya stres oluşur yada oluşmaz.Bundan dolayı algı ve olgu meselesini iyi yönetmek gerekir.

Bir bakış açısı örneğini Peygamber Efendimiz sergiliyor. Medine´de sahabeler ile beraber gezerken çöplükte kokmuş bir köpek leşi görüyorlar. Sahabeler “Çok kötü kokuyor” derken Peygamber Efendimiz olayın müsbet yönüne dikkat çekiyor: “Dişlerine bakın, ne güzeldir.” Aynı şekilde eşini şikayet eden birine Hz. Muhammed (sav)”Sen de güzel yönlerine bak” diyor.

Herşeyin güzel olduğunu Allah kendisini bildiriyor: “Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan O’dur.“ (Kur´an, 32:7).

Dolayısıyla Allah´ın yarattığı herşey güzeldir. Güzel veya çirkin olarak görmemiz bizim bakış açımız ile bağlantılıdır. Nereden, nasıl baktığımız önemlidir.

Menfi (negatif) baktığımızda iyiyi dahi, kötü olarak görmeye başlarız. Aynı şekilde günlük hayatımızda, örneğin gazetede veya televizyonda, gördüğümüz kötü, iğrenç veya şiddetli görüntüler bilinçaltımıza yerleşir ve bu çoğaldıkca hayattan, ibadetlerimizden, sevdiğimiz şeylerden lezzet almamaya başlarız, hakikattan uzaklaşırız, onu anlayamaz hale geliriz. Huzursuz ve mutsuz oluruz, fakat sebebini başka yerlerde ararız.

Bütün dünya´da romanlardan sonra en çok satan kitaplar mutluluk ve başarı vaad eden kitaplar. Kitapçılar ve kütüphaneler “21 günde başarı“, “Oku, mutlu ol“ kitaplarıyla dolu. Hatta bazı ülkelerde okullarda “Mutluluk“ dersi veriliyor. Bu derse katılan öğrenciler mutlu olma duygusunuhissetmeye (?!) çalışıyorlar. Bununla da kalmıyor örneğinAlmanya´da bir “Gülme Derneği“ var. Dernekte, mutluluğun gülmekten kaynaklandığı ifade ediliyor. Meğer insanlar gülmeyi beceremiyorlarmış, onun için mutsuzlarmış. Bu dernek de insanlara gülmeyi öğretecekmiş. Derneğin üyeleri her hafta birer saat gülme-antremanı yapıyorlar.Aslında mutsuz etmesi gereken olay budur. Yani gülmek için dernek kuran mutsuz insanların bu konuda ciddi olması bizi toplumsal bazda “mutsuz“ etmeli. Gülmeyi öğrenmeye ihtiyaç duyan tek varlık insandır galiba! 

Kapitalizm elbette insanların huzursuzluğunu ve mutsuzluğunu kendisine kar payı yapma peşinde. Mutluluk ve huzuru adeta bir ürün olarak satma çabasında.Bunu başarabildiğinin en büyük delili, insanlar mutluluklarını banka´daki hesaplarıyla ölçmeleri. Ne kadar çok paran varsa o kadar mutlusun felsefesi. 

Elbette bu bir kısırdöngüdür. Bu şekilde hiçbir zaman mutlu olma ihtimali dahi yoktur. Çünkü bu şekilde düşünen bir insan her zaman daha çok para ister. “Daha çok parası“ olduğu zaman bir anlık mutlu olur, fakat bir an sonra yine “daha çok“ olsun diye yine mutsuzluğa düşer. Yani kapitalizm bizlere ekmek arası huzur ve pilav yanımutluluk satma peşinde.

Evet, insanlık mutsuzluğu hep beşeri sistemlerde aradı. Kapitalizm, konunizm, sosyalizm ve daha nice sistemler mutluluk peşinde koşan mutsuz insanlar yetiştirdiler.

Modernite´nin kalabalığı, hızlı yaşam tarzı, sesler, gürültüler, renkler insanlığı bozmaya namzed oldular.

Halbuki mutluluk dediğimiz olay satın alınamaz, satılmaz. 

Konfüçyüs “Her şeyde güzellik vardır ama herkes görmez” der. Evet, herşey ya bizzat güzeldir, örneğin bir çiçek gibi, veyahut neticesi itibariyle güzeldir, örneğin başımıza gelen bir musibetin bizi olgunlaştırmasıveya bazı şeyleri daha iyi görebilmemizi sağlaması gibi. Zahiren bakıldığında musibetler ve hastalıklar kötü gözüküyor, fakat neticeleri pozitif olabiliyor.

Bir şeyin varlığı kötü anlamına gelmez. Siz o varlığı nasıl algılar veya “kullanırsanız“ size o şekilde yansır. Güzele yönlendirirseniz güzel olur. Bazen kötü zannetiğiniz şeyler hayır, hayır zannetikleriniz şer olabiliyor: “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz“ (Kur´an, 2:216).Bu aykı yerimiz doldu, devamıgelecek aya inşaallah…