Virüs medyamızı da vuracak!

Değişik kesimlerden kişilerin salgın sonrası oluşacak Yeni Dünya’da bir hayli ekonomik, sosyal, kültürel, idari ve siyasi değişikliğin vukua geleceğine dair tahmin ve düşüncelerine şahit olmaktayız. Bir virüsün tüm dünyanın hayat şekline ne derecede tesir edebileceğini de bu sayede görmüş oluyoruz.

Avrupa'da yayınlanan bazı gazeteler. Fotoğraf: Öztürk Arşivi
Avrupa'da yayınlanan bazı gazeteler. Fotoğraf: Öztürk Arşivi
Şefik KANTAR yazdı
Şefik KANTAR yazdı

Nerdeyse tüm ülkeleri saran korona virüsü salgınının dünyamızda birçok değişikliğe yol açacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Şimdiye kadar yaşanan felaketlerle ve bu felaketlere karşı insanların, toplumların, ilgili kurumların, devletlerin ve uluslararası örgütlerin aldıkları pozisyon ve takınılan tavra bakıldığında bunu açıkça görmek mümkün.

Değişik kesimlerden kişilerin salgın sonrası oluşacak Yeni Dünya’da bir hayli ekonomik, sosyal, kültürel, idari ve siyasi değişikliğin vukua geleceğine dair tahmin ve düşüncelerine şahit olmaktayız. Bir virüsün tüm dünyanın hayat şekline ne derecede tesir edebileceğini de bu sayede görmüş oluyoruz.

Salgın sonrası dünyasında sosyal ve kültürel ilişkilerin, ekonomik hayatın, seyahat düzeninin, çalışma şartlarının, eğitim sistemlerinin, alışveriş alışkanlıklarının değişeceği gibi medya düzeninde de mühim değişikliklerin yaşanacağı açıktır. İletişimdeki değişikliklerin, sosyal medyanın ezici tazyikinin ve bilhassa siyaset dünyasının medya üzerindeki bitmeyen baskısının zaten sıkıntılı hale getirdiği medyanın önümüzdeki dönemde karşı karşıya kalacağı yeni sıkıntılar sürpriz olmayacaktır.

Konuya Almanya ve Avrupa’daki basılı ve görsel medyamız açısından baktığımızda söz konusu sıkıntıların daha etkili ve yıkıcı karakterde olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Korkarız ki 2020 yılının ikinci yarısı, zaten yapısal ve finansal problemlerle boğuşan Almanya/Avrupa’daki medyamız için ölüm kalım mücadelesinin yaşandığı bir dönem olacaktır. Ulusal gazeteler dediğimiz günlük yayın yapan Türkçe gazetelerimizin eskiyle kıyaslandığında hem tiraj, hem etkinlik ve hem de etkinlik olarak iyi durumda olmadıkları uzun zamandır bilinen bir durum. Türkiye’den yayın yapan televizyonlarımızın Avrupa’ya ilgisinin de daha ziyade gerek Türk şirketlerinin gerekse Türk pazarına yönelik reklam faaliyeti yapan yabancı şirketlerin reklam pastasına dönük olduğu da biliniyor. Mahalli basınımız ve televizyonlarımız ise varlıklarını mahalli şirketlerin kısıtlı reklam ve sponsorluklarıyla sürdürmeye çabalamaktalar.

MAHALLİ BASINIMIZA KAYNAKLIK EDEN KÜÇÜK İŞLETMELERİN ZORLUKLARI

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Yerel Gazete Sergisi. Fotoğraf Adnan Öztürk
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Yerel Gazete Sergisi. Fotoğraf Adnan Öztürk

Sermayesizlik, yeterli sayıda eleman çalıştıramama, haber kaynaklarının kısıtlılığı, profesyonelleşmede yaşanan zorluklar çerçevesinde ele aldığımızda, tüm olumsuz şartlara rağmen, hizmet verme duygusunun sağladığı özveri ile aslında medyamızın destansı bir mücadele verdiğini söylemek abartı olmayacaktır. Önümüzdeki günlerde bu destan kahramanlarının katı gerçeklerle yeni bir mücadelesine şahit olacağız.

Yaşananlara ve bizi karşılayacak muhtemel gelişmelere baktığımızda pek iç açıcı denemeyecek gerçeklerle karşı karşıya kalacağımız açıktır. Dünya ekonomisi gibi Avrupa ülke ekonomileri de daralmaktadır. ‘Cansuyu’ kabilinden firmalara verilen destekler belki günü kurtarmaya ve işletmelere kilit vurmamaya yetecek ancak uzun vadede yaşamak için bir garanti olamayacaktır. Bilhassa mahalli basınımıza kaynaklık eden küçük işletmeler de benzer zorluklarla karşılaşacaklarından medya organlarına girdi akışında büyük bir gerileme yaşanacaktır. Bilindiği gibi kriz dönemlerinde ilk çizilen gider kalemi reklam/tanıtım harcamaları olmaktadır. Diğer bir konu, uzun zamandır yazılı basın üzerinde bir tehdit unsuru olan internet medyasının daha önem kazanacağı kanaatidir. Bazı gazeteler, dağıtımdaki sıkıntılar nedeniyle şimdiden internet üzerinden yayına ağırlık vermeye başladılar. Şartların değişmemesi bunu kalıcı hale getirebilir. Bunlara eklenebilecek bir hayli gerekçe söz konusu.

Ancak şunu unutmamalıyız ki şartlar ne olursa olsun yazılı basın yayın organları her zaman vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Bizleri bekleyen muhtemel sıkıntı ve tehlikeler üzerinde düşünmek ve çözüm yolları aramak gerekmektedir. Karşılaştığımız yeni durum, bazı temel konuları yeniden ele almamıza, ihtiyaç ve imkanlarımızı tekrar gözden geçirmemize, sektör için yeni reçeteler aramamıza yardımcı olabilir. Yine bu vesile belki gerçekleştirmekte zorlandığımız mesleki dayanışma, ortak imkanlar oluşturulması ve müşterek projeler hazırlanması yolunda adımlar atabiliriz.