Zekiye Akkaya: İşe başladığımızda saat ücretimiz 1 DM idi

Samsunlu Zekiye Akkaya, gazetemizin en iyi okurlarından biridir. Zaman zaman gazete almak için ofisimize gelir, vakit durumuna göre kısa süreliğine de olsa misafirimiz olur, gazetedeki arkadaşlar da hazırda ne varsa ikram eder, kendilerini ağırlarız. Çünkü onlar bizim için; bir tarih, bir değer, bir kıymet... Almanya’da gurbetin ilk çilesini çekenler, ilk kahrını yaşayanlar, ilk gözyaşı dökenlerdir. Almanya Türkleri’nin temelini atanlar onlar. Uzun zamandır düşündüğümüz söyleşiyi 10 Ağustos 2020 Pazartesi günü yaptık. Yanlız gelmişti, biraz sohbetten sonra röportajımıza geçtik. Söyleşimizin bir yerinde; “Bakma bugünkü halimize, bizde bir zamanlar civan gibi kadındık” dedi. Karşılıklı gülüştük. Zekiye abla 1939 Samsun Çarşamba doğumlu bi bayan, 1963 yılında Almanya’ya gelmiş, yani 24 yaşında. İlk durağı Hildesheim oluyor ve bir gece istirahat ettikten sonra işe başlıyor. İşte Zekiye ablanın hikayesi:

Zekiye Akkaya (1 Kasım 1964)

Hangi fabrikada işe başladınız?

Hildesheim’de televizyon firmasıydı. Fabrikanın yurdunda da kalıyorduk. Biz 3 arkadaştık, fakat yurtta kalan bütün insanlar Türkiye’den geliyordu, hepsi de bayandı. Kişi başı 55 Markt, her şey içinde kira ödüyorduk.

Bu fabrikada bir sene çalıştık, şirket Hannover’e taşındı, bize de çıkış verdiler. Dikimhaneye işe girdik, orda da uzun çalışamadım, ayrıldım. Braunschweig’a geçtik arkadaşlarla, bir süre orada çalıştıktan sonra Heidelberg’e geçtim.

Çok farklı istikametler, Heidelberg nerden çıktı?

Türkiye’de evliydim, eşimi ve çocukları getirmiş- tim. O zaman Heidelberg’e gittim, eşim kağıt fabrikasında çalışmaya başladı, aynı firmada bir süre sonra bende çalışmaya başladım.


NEBAHAT POHLREICH ÇOK YARDIM ETTİ

Bielefeld maceranız nasıl başladı?

Bielefeld’de arkadaşlarım vardı. Kendilerini ziyaret ettim. Baktım Bielefeld’de otobüs, tramvay var, şehir güzel. Biz Heidelberg’de köyde yaşıyorduk. Eşimden de ayrıldığım için Bielefeld’de kalmaya karar verdik.

İşte o zaman Nebahat hanımı (Polhreich) tanıdım. Bana çok yardımı oldu. Ev buldu, işe yerleştirdi. Lohmannswerke’de çalışmaya başladım. Lohmannswerke başka firmalara işçi kiralıyordu. Ben de Miele Gütersloh’da işe başladım. Ordanda emekli oldum.

KÜÇÜK OĞLUM HASAN KANSERDEN ÖLDÜ

Çocuklar senin yanında mı kaldı?

Evet, çocukları Bielefeld’de büyüttüm. 1973 senesinde eşimden ayrıldım. En küçük oğlum Hasan kanserden vefat etti. Altan’ı yetiştirdim. Evlendi, yurt yuva sahibi oldu. Arasıra geliyor yanıma, “Yaşıyor mu?” bakıyor.

Abla, o günlerden aklında neler kaldı, unutamadığın, hatıralarında hep canlı tuttuğun? Mesela çalıştığınız firmada kaç para kazanıyordun? Aylık eline ne geçiyordu?

İlk geldiğimde saat ücretim bir Mark idi. Bir Mark’a da sigara alıyordum. Yani 350 veya 400 Mark geçiyordu elime. Çerez parasıydı. Bunun 55 Mark’ı zaten ev kirası olarak maaşımdan kesiliyordu.

BİZİMKİ TAM BİR DELİ CESARETİYDİ

Zekiye Akkaya (solda)

Almanya’ya geldiğinizde yol bilmiyor, iz bilmiyordunuz. Dilini de bilmiyor, kültürünü de tanımıyordunuz. Neler yaşadınız o günlerde?

Neler yaşamadık ki? Çok zorluk çektim ve hiç bir şey bilmiyorduk. Bizimki de ne cesaretmiş!

Türkiye’den gelirken yanlız mıydınız. Var mıydı yanınızda arkadaşlarınız?

Yalnız değildim, kompartımanda 5 bayan arkadaştık. Tren içinde ilerlerken korkuyorduk. Mesela ben 24 yaşında bir bayandım, onlarda gençti. Trenin penceresinden dışarı bakıyorduk, her taraf ağaçlı, çiçekli, doğa harikası yerler. Fakat, nasıl bir yere düşeceğimizi bilmediğimiz için tedirgindik. Ama korktuğumuz gibi olmadı, bizi karşıladılar, beş bayanda aynı firmada işe başladık. Bazı arkadaşlar uzun kalmak istemediler, bir süre çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndüler. Kolay değildi işimiz, saat 3’te kalk, 4’de otobüse bin ve bütün gün çalış. Hakikaten çok zordu, canımız çıkıyordu. Nitekim ayrılanlar oldu, bazıları geri döndü bazıları da Hannover Volkswagen’e gittiler. Orada iş başı yaptılar.

Trende gelirken ne getirdiniz yanınızda?

Onu hiç düşünmeden yola koyulmuştuk. Bereket versin onlar hazırlıklıydılar. Trene binerken bir paket verdiler. İçinde elma, armut, muz, yumurta gibi besin maddeleri bulunu- yordu. Özellikle ve dikkat çekecek şekilde paketin üzerinde “Domuz Eti Yoktur” yazıyordu.

Münih’e indiğimizde bizi bandolarla karşıladılar. Bir kat aşağı indik, meğer orada dağıtım yapılıyor- muş. Çok kalabalıktık. Herkese numara dağıttılar. En son biz kaldık, daha sonra bir bey geldi tercümanmış, bizi aldı, trene bindik. Birkaç yerde aktarma yaptıktan sonra çalışacağımız yere gelmiştik. Tercüman sayesindesıkıntı çekmedik.

Söyleşimizin bir bölümünü Zekiye ablanın evinde yaptık.

İŞ BULMAK İÇİN TANIDIĞININ TANIDIĞI DA YARDIM EDİYORDU

Yol arkadaşlarınızla diyaloğunuz devam etti mi?

Bazılarıyla görüştük. O 5 kişinin içinde macera peşinde olanlarda vardı. Biz ev hanımıydık, onlar biraz sosyetik takılı- yorlardı. Biz onlarla beraber olmuyorduk. Arkadaşlarım çoktu, aramızda yardımlaşma da vardı. İşsizsen, tanıdıklar sayesinde iş bulunuyordu. Tanıdığının tanıdığı da yardım ediyordu.

Kaldığınız yurt nasıldı?

Çok düzenli ve temizdi. Arkadaşlarla sıra ile yemek pişirirdik.

Zekiye Akkaya eşi Abdullah ile mutlu günlerinden bir kare. Esasında 1973 yılında ayrılmışlardı. Fakat, onların dostluğu devam ediyordu. Zekiye hanım bazen Heidelberg’e gider eski eşine misafir olur, bazende tam tersi, Abdullah bey misafirliğe Bielefeld’de gelirdi. Dostlukları ölene kadar devam etti.

ERKEKLER İSTESELERDE GELEMEZLERDİ

Erkeklerde kalır mıydı kaldığınız yurtta?

Yok erkekler gelmezdi, daha doğrusu gelemezdi. İki bayan bir erkek dikkat ederlerdi. Fakat erkek satıcılar gelirdi, radyo, plak veya kaset çalarlar satarlardı.

LEĞENDE BANYO YAPARDIK, LAVABOMUZDA DIŞARDAYDI

Yurttan eve ne zaman taşındınız?

Çocuklar gelince yurttan eve geçtim. 350 Mark kira veriyordum. O tarihte çocukları leğende banyo yaptırırdık. Banyo yoktu, lavabo da dışardaydı. Akşam ve gece gitmeye korkardık. Çok zor günler yaşadık. Bu gün ile kıyaslamak, bazıları için hayal etmek bile mümkün değil.

O dönemlerde eğlenceye çok gidilirmiş, sizde gittiniz mi?

Arkadaşlar ile toplanıp eğlence yerlerine giderdik. Gençlik vardı o zaman. Fakat dans etmeyi bilmiyordum. Ama dans edenleri zevkle izler, alkışlardım.

O dönemlerde buraya “Yabancılar Giremez!” diyenler oluyormuydu?

Ben karşılaşmadım, yoktu. Herkes istediği yere gidebiliyordu.

Hala o arkadaşlarınızla görüşüyormusunuz?

Maalesef yaşamıyorlar. Üçü de mide kanserinden vefat ettiler. Ben de aynı dertten muzdaribim.

· Söyleşi: Adnan ÖZTÜRK – Fotoğraflar: Öztürk Arşivi

Zekiye Akkaya hanım bu fotoğrafı Kasım 1964 yılında kaldığı yurdun bahçesinde çektirmiş ve anne-babasına göndermiş.