ALDATMAK GENLERİMİZDE Mİ VAR ?

Temsili fotoğraf. Emre ve Lara Leblebi çifti

İnsanlık tarihinin başlangıcı itibariyle yer alan ve günümüzde şiddetini arttıran bir konu ALDATMAK. Dizilerde, filmlerde ve hatta haberlerde bile aldatma hikayeleri dinliyoruz.

Tarihde bile aldatmalar yaşanmış. Yavuz Selim döneminde akıncı beylerinden Bali Bey karısını aldatmış, Nazım Hikmet‘in dillere destan Piraye aşkı. Mektuplara, şiirlere konu olan bir aşk hikayesi. Piraye tam bir teslimiyet ve sadakatle Nazım‘ı beklerken, Nazım‘ın gönlü aniden bir başka kadına kayıyor ve bu büyük aşk bir mektupla son buluyor..

İnsanlar neden aldatır?

Amerikan Psikiyatri Enstitüsü, yaptıkları araştırmada insanların aslında “tek eşli” olmadıklarını saptamış. Onlara göre insan biyolojisinde ve genlerinde „çok eşlilik“ var, Bunun sebebini ise kişilerin „doğru eşi” arama içgüdüsü olarak açıklıyorlar.

Aldatmanın sebeplerinden birisi de „başka bir ben arayışı“. Kız arkadaşınken sevgilin olan, karın olunca rol değiştirir. Artık „eş“ ve „evin yöneticisi“ konumundadır. Seks bile saatlere bağlanır. Çocuklar uyuyunca !! Bu da çiftleri zaman zaman yeniden değerli ve özel hissedeceği, arzulanacağı ilişkiler aramaya itiyor.

Çoğunlukla erkeklere mal edilen ihanet; aslında kadınların da karşı koyamadığı bir çıkmaz! Yapılan araştırmalar kocasını aldatan kadın sayısının da %40 gibi hiç de azımsanacak boyutlarda olmadığını gösteriyor. Hiç bir aldatma sebebsiz oluşmaz. Kadın olsun, erkek olsun bu hikayenin mutlaka bir hazin nedeni vardır.

Tek eşli olmaya hazır mıyız ?

Evlilik ! Yeminler edilir. Hastalıkda, sağlıkda bir ömür birlikte geçirilecektir. İnsanlıkta, kimse “Neden bunu yapıyoruz?” diye sormaz. Peki bu evlilik meselesine her canlı hazır mıdır?

Günümüzde toplumsal açıdanda kabul görmüş olan tek eşlilik dünya nüfusuna bakıldığında çok azınlıkta kalıyor. Evlilik bir toplumsal baskı mıdır? Bu kurumu oluşturduk ama kurallarına uymayı kabullenemiyoruz. Evlilik yeminine sadık kalıp, ömrünü tek eş ile geçiren var, ya da toplumsal baskı nedeniyle aceleye getirilmiş bir evlilik nedeniyle işlerin karıştığı evlilik var.

Sadece evlenmiş olmak için evlenenler sonrasında ya dürtülerine hakim olamayarak eşlerini aldatıyor,

Arif Susam bile şarkı sözlerinde “Bize hayat veriyor / Yasak olan sevgimiz / Kınamayın bizi dostlar, evlilerde sevebilir / Unuttuğu duyguları / Yeniden tadabilir“ demiş. Gönül bu ! Bazen ferman dinlemiyor.

En sadık canlı maymun

Biz insanlar gibi hayvanlar aleminde de tek eşlilik sık rastlanılmıyor. Ancak bazı hayvan türleri var ki, sadakat olmazsa olmazları.

Kendimize en yakın bulduğumuz hayvan; maymun. Doğanın en sadık hayvanı. Aile kavramını kabullenmiş, çoluk, çocuk bir aile olmaktan mutlu olan maymunlar ancak eşleri hamileyken harama uçkur çözüyorlarmış ! Ne diyelim. O kadar kusur kadı kızında da olur.

İkinci sırada kuğular var. Bu asalete de başka tür bir davranış yakışmazdı. Hemde aşkları pazara kadar değil mezara kadar. Birbiriyle çiftleşen kuğular bir sonraki yıl çiftleşme döneminde yine aynı eşlerini arayıp buluyorlarmış. Bu sadakate şapka çıkartılmaz mı?

Evlilik olayına son noktayı Cumhurbaşkanımız koydu

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Gençlerimizin evlilik yaşı giderek yukarı doğru çıkıyor. Genç yaşta maalesef evlenmiyorlar, kızlar da erkekler de. Çoğu 30’u aşkın evleniyor ya da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu ya! Devlet Baba’dan bahsediyor muyuz? Devletin başında da Erdoğan var mı? Var. Tavsiye ediyorum. Hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığı ile meşrulaştırılmaya daha da vahimi özendirilmeye çalışılıyor. Aman bunlara dikkat edin” şeklinde konuştu.

Bu açıklama #EvlilikteYaşaTakılanlar, #EvdeKalmışlarTerörÖrgütü gibi mizahi hashtaglerle sosyal medyada geniş yer aldı.

Devlet Baba giydiğimiz etek boyu nasıl olsun? Kaç çocuk yapalım? Doğum normal mi, sezaryan mı? gibi vahim konulardan sonra şimdi de evlilik yaşına el attı.

30 dan sonra „evde kalma sendromu“ devlet tarafından da onaylanmış oldu. Nedense sadece kadınlara atanmış olan bu psikoloji kişinin kendi değil tüm eş/dost/akrabaları tarafından da telaş yapılır ve el birliğiyle baş göz etmek için çareler aranır. Yalnızlık allaha mahsus onu hepimiz biliyoruz. 30 öncesi ya da sonrası bütün hanımlar ne olur yaşam amacınızı „koca bulmak“ üzerine kurmayın. Parmağınızda tek taş, gözünüzde yaş olacağına „azıcık aşım, ağrısız başım“ deyin. Beyaz Atlı Prens bir gün elbet sizinde kapınızı çalar !